Tarihi
Anadolu’da insana ait bilinen en eski yerleşim alanlarından bir tanesi Antalya kent merkezinden yaklaşık 30 km kuzeybatıda Korkuteli yolu üzerinde Toros Dağlarının Akdeniz’e bakan yamaçlarında bulunan Karain Mağarası’dır. Tarihlendirilmesi günümüzden yaklaşık 500 bin yıl kadar geriye, başka bir deyişle Eski Taş Çağının ilk dönemlerine rast gelmektedir. Bu dönem, günümüzden 2 milyon ila 140 bin yılları arasında kalan evresini içerir. Karain’de mağara adamlarına (homo sapiens neandertalensis) ilişkin kemik kalıntıları da ele geçmiştir. Bunlar, tüm Anadolu’da ele geçen en erken fosil kalıntılarıdır.
Bölgenin en eski tarih öncesi dönem buluntularını içeren Karain Mağarası, Eski Taş Devri ve Cilalı Taş Devrinden, Beldibi Mağarası da Orta Taş Çağından veriler sunarken; Bademağacı Höyüğü’nde yapılan kazılarda Cilalı Taş Çağı yerleşimlerine, buluntularına ve insanın yerleşik hayata geçişinin ilk izlerine rastlanır. Bunlara Karataş, Semahöyük’te yapılan kazılarla elde edilen Erken Tunç Çağı bulguları da eklenince, bölgede Eski Taş Çağından zamanımıza kadar kesintisiz bir uygarlık vardır.
Antalya Bölgesi’nin erken tarihi, bölgede 1946’dan önce yapılan kazılardan önce karanlıktı. Hititlerin çivi yazılı belgelerinde, adı geçen Ahhiyava ve Arzava ülkelerinin Pamfilya olduğu bilim çevrelerinde kabul görmektedir. Bu bölgedeki araştırmalar ve buluntuların ortaya çıkması ve eldeki verilerle bölgenin karanlık olan bu dönemi de aydınlanmaya başlamıştır.
Anadolu’da ilk siyasi birliği sağlayan Hitit Devleti’nin kurulduğu dönemde yazı, Anadolu’ya yakın zamanda gelmişti. Anadolu’nun ortasında kurulmuş olan Hitit devleti dönemi, başlangıçta Antalya için sessiz ve karanlık geçti. Bölgenin tarih sahnesine çıkışı Hitit krallarının Batı Anadolu seferleri düzenlemesiyle başlar. Bugünkü Antalya il sınırları içinde kalan Perge, Kesros, Patara gibi eski coğrafya adlarının Hitit çağından kalma olduğunu MÖ 1267-1237 yılları arasında hüküm sürmüş Hitit Kralı III. Hattuşili’nin yıllıklarından öğrenilmiştir.
Konya‘nın Yalburt’unda bir Hitit hiyeroglifinde Patara’nın “Pataf” biçiminde geçmesi, bu aydınlanmayı güçlendiren buluntulardır. Buradan anlaşılan Hititlerin “Lukka ülkesi” diye adlandırdıkları Akdeniz sahiline kadar uzanmış olmalarıdır.
Hitit İmpratorluğu’nun yıkılmasının sebebi olan deniz kavimleri göçü sırasında bir kısım Akalıların bu bölgeye göç ettiklerinden Yunan mitolojisinde söz edilir. Truva Savaşları’ndan sonra bazı Aka boyları, Amphilokhos, Kalkhas ve Mopsos’un idaresinde Pamfilya’ya geldikleri; Perge, Sillyon, Aspendos ve Selge’yi kurdukları söylenmekle birlikte son bilimsel veriler bu kentleri yörenin yerli halkının kurduğunu göstermektedir. Bu Perge’nin Parha, Aspendos’un Estvedüs, Selge’nin Estlegiis, Silyon’un Selyuüs adlarından da bellidir.
Bölgeye Pamfilyalılar yerleşmeden MÖ 7. yüzyılda önce kısa bir dönem Rodoslular ve Dorluların, Kumluca ve Phaselis’te (Çıralı) bölgesini kolonileştirdiğini Eski Yunan kaynaklarında geçmektedir. Kumluca yakınlarında bulunan Rhodiopolis kenti bunun bir kanıtı sayılmaktadır.